Newscenter.az.12.10.2020. Ermenistan’ın 27 Eylül de Azerbaycan topraklarına başlattığı topçu ateşi ve müteakiben Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri (ASK)’nin karşı saldırıya geçmesi ile başlayan çatışmalar halen devam etmektedir. Yaklaşık 30 yıldan beri devam eden Karabağ sorununda sona gelinmiş gibi görünmektedir. Tabi şu anda devam eden çatışma ve bu çatışmanın başlangıcının sadece bu bölge ile bağlantılı olduğunu düşünmek iyimser bir yaklaşım olacaktır.
Stratejik Boyut
Her ne kadar saldırı Ermenistan’ın Azerbaycan topraklarına yaptığı ateşler ile başlasa da, şartların Azerbaycan için belki de hiç olmadığı kadar uygun olduğunu söyleyebiliriz. Ermenistan devlet başkanı Paşinyan göreve geldikten sonra daha çok ABD ve Batı yanlısı bir politika izlemeye başlamıştı. Bu ise Rusya’nın ve Putin’in işine gelen bir durum değildi. Çünkü Rusya’nın Ukrayna ve Gürcistan’dan sonra Güney kanadında ABD ve Batı yanlısı bir ülkeye daha tahammülü olması çok zordu. Rusya şu ana kadar kontrollü bir sessizliği tercih etmektedir. Ancak bu durumun sonsuza kadar süreceği anlamı da çıkarılmamalıdır. Rusya bu tutumunu nereye kadar sürdürebilir? Bize göre bu durum büyük bir ihtimal ile Paşinyan’ın herhangi bir sebep ile görevden ayrılmasına veya Azerbaycan’ın Karabağ’ın %50’den fazla bir bölümünü ele geçirmesine kadar sürebilir. Böylelikle Rusya hem Paşinyan’dan kurtulur hem de mevcut Karabağ sorununun Azerbaycan lehin ede olsa devamını sağlayabilecektir. Çünkü Rusya’nın Ermenistan’da bulunan 102nci Alayı ile hala bu ülkede bir güç olduğu unutulmamalıdır.
ABD, Avrupa Birliği (AB)’nin Rusya’ya mecbur kaldığı enerji bağımlılığını bir türlü akamete uğratmaya çalışmaktadır. Aslında TANAP ile bu konuyu belirli bir seviyeye kadar da getirmiştir. Ermenistan’ın Temmuz ayında TANAP ve Bakü -Tiflis–Ceyhan(BTC) boru hatlarının geçtiği Tovuz bölgesine yapılan saldırılar ile ABD’nin bu planı sıkıntıya düşebilirdi. Bu nedenle ABD’nin de bu krizde Rusya gibi kontrollü sessizliği tercih ettiği öngörülmektedir. Ayrıca TANAP ile Doğu Akdeniz’den çıkan İsrail gazının da taşınabilme konusu ve bunun Rusya’ya etkisi ABD tarafından gözönünde tutulan önemli bir konu olarak görülmektedir. ABD için diğer önemli bir konu da İran’da Azerbaycan Türkü İranlıların yaptığı protestolardır. ABD bu gösterileri İran’ı dengeleme ve kontrol altına almak için çok uygun bir fırsat olarak görebilir. Ayrıca ABD çatışmaların başladığı tarihten itibaren özellikle Doğu Akdeniz ve Ortadoğu’da aktif bir pozisyon almıştır. ABD bu dönemde bölge ülkeleri ile özellikle güvenlik ve ticari alanda anlaşmalar imzalamaktadır. Sanki bu çatışma ile meşgul olan Rusya’ya karşı hemen her alanda durum üstünlüğü sağlamaya çalışmaktadır.
AB bu krizde de maalesef artık akut haline gelen önyargıları ile hareket etmeyi sürdürmektedir. Özellikle Fransa ülkesindeki Ermeni Diaspora’sının da etkisiyle koşulsuz ve şartsız olarak Ermenistan’ı desteklemekte ve bunu da AB adına yaptığı ve AB politikası olduğu yönünde bir hava yaratarak uygulamaktadır. AB’de Macaristan Azerbaycan’ı desteklediğine dair açıklamalarda bulunmuştur. Bu bize birliğin artık önyargı yerine gerçekçi politikalara dönmesi gerektiğini göstermektedir. Burada AB bize göre kendisine şu soruyu sormalıdır. AB’nin çıkarı Ermenistan ile mi? Yoksa Azerbaycan ile mi? İlişkilerinin geliştirilmesini öngörmektedir.
Türkiye bu çatışmada stratejik ve bölgesel bir güç olarak denge ve çok taraflı politikaları ile ön plana çıkmaktadır. Suriye ve Libya’da Rusya ve ABD ile kurulan ilişkiler burada da kendisini hissettirmektedir. Ayrıca Türkiye’nin krizin başında “Azerbaycan’a verilecek desteği Azerbaycan belirleyecek”, “Azerbaycan ne isterse veririz” tarzındaki açıklamaları krizde ağırlığını hissettirmesi bakımından önemlidir. Türkiye Sovyetler Birliği’nin dağılmasından itibaren Azerbaycan ile ekonomik, sosyal ve kültürel ilişkilerinin yanında askeri ilişkilerini de üst düzeyde tutmuştur. Yaklaşık 30 yıldır süregelen TSK-ASK birlikteliğinin sonucu da bu günlerde alınmaktadır. Bu örnek şu anda Türkiye ile askeri alanda işbirliği yapan ülkeler için de rol model olarak görülecektir. Türkiye belki kendisi aktif olarak Azerbaycan’a sialhlı destek vermese de, ASK envanterinde bulunan Türk yapımı silahlar ile etkisini göstermektedir. Özellikle Kasırga füze sistemleri ve TB2 Bayraktar İHA/SİHA’larının kuvvet çarpanı etkisi yaratarak çatışmalarda önemli rol üstlenmesi dikkat çekmektedir.
Söz konusu çatışmada diğer stratejik aktörler olarak Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) ve Minsk Grubunu sayabiliriz. BMGK bir çağrı yaparak çatışmaların sonlandırılmasını ve taraflara ateşkes çağrısı yapmıştır. Minsk Grubu da 27 yıllık kış uykusundan uyanarak benzer bir çağrı yapmıştır. Ancak hem BMGK hem de Minsk Grubu’nun geçmişte aldığı kararlar şu anda Azerbaycan tarafından yerine getirilmeye çalışılmaktadır. Diğer bir deyişle hem BMGK hem de Minsk Grubu 27 yıldır bu duruma seyirci kalmaları kendilerini inkar edecek bir kararı alamadıkları değerlendirilmektedir. Ancak bu oluşumların bu durumlarının sürekli olduğu anlamı da çıkarılmamalıdır. Çünkü AB dahil bu iki grupdaki kesişen ülke Fransa Ermenistan lehine devreye girmek için hazır beklemektedir. Uygun bir durum oluşması durumunda bunu hemen uygulayacaktır. Şu ana kadar bölgede Stratejik güç olarak Çin’in herhangi bir müdahalesi görülmemektedir.
Bölgesel boyuttaki dinamikleri değerlendirdiğimizde İsrail, Gürcistan ve İran ön plana çıkmaktadır. İsrail Azerbaycan’a politik desteğin dışında verdiği lojistik destek ile de dikkat çekmektedir. Bu destek bize önümüzdeki günlerde Türkiye-İsrail ilişkilerinin de düzelebileceği yönünde bazı göstergeler sunmaktadır. Gürcistan Azerbaycan’a kayıtsız desteğini açıklamış ve Rusya’ya hava sahasını da kullandırmamaktadır. İran belki başlangıçta Rusya’dan Ermenistan’a gönderilen malzeme ve ekipmanın geçişine izin verse de, daha sonraki açıklamaları ile sanki tarafsız bir politika izleyeceği yönünde bir izlenim bırakmıştır. İran’ın bu kararı almasında Türkiye’nin etkisinin yanında Kuzey İran’da bulunan Azerbaycan Türkü vatandaşlarının protestolarının da etkili olduğu belirtilebilir. Çünkü İran çok iyi bilmektedir ki, masumane toplumsal gösteriler ABD’nin de desteği ile toplumsal ayaklanmalara dönüşebilir. Bölgede Azerbaycan ve Türkiye için şaşırtıcı olan bir husus ise Orta Asya Türk Cumhuriyetleri’nin sessiz kalmalarıdır. Bu ise bize bu ülkelerde hala Rusya’nın etkili olduğunu göstermektedir.
Ermenistan ve Azerbaycan’ın hedefleri neler olabilir?
Ermenistan daha önceleri de Azerbaycan topraklarına hem ateş hem de birlikleri ile saldırıda bulunmuştu. Ermenistan niçin sürekli olarak Azerbaycan’a bu tür saldırılar yapmaktaydı? Çünkü Paşinyan seçildiğinden beri ülkede işler iyi gitmiyordu. Ekonomik sıkıntılar hat safhaya çıkmıştı. Ayrıca Covid-19 salgını da iyi yönetilmiyordu. Bu nedenle Paşinyan son zamanlarda ülkedeki sıkıntıları unutturmak, şimşekleri üzerinden atmak için sürekli Azerbaycan’a saldırılarda bulunuyor, böylece iktidarını geçici süreler için de olsa sağlamlaştırıyordu. Bu Ermenistan’ın başlangıçtaki siyasi hedefi olarak kabul edilebilir. Ancak Azerbaycan’ın karşı saldırıya geçmesi ile birlikte şu anda Ermenistan’ın siyasi amacının mümkün olan en az toprak kaybıyla, en kısa zamanda ateşkesi sağlamak olduğunu söyleyebiliriz. Bu nedenle Ermenistan’ın önümüzdeki günlerde savaşı daha da yayarak bir an önce ateşkesi sağlamak için her türlü metoda başvurabileceği gözönünde bulundurulmalıdır.
Azerbaycan ve ASK’nin de tabiri caizse 30 yıldır beklediği an gelmişti. Beklenen bu an, beraberinde büyük bir diplomatik destek ile birlikte gelmişti. Bu nedenle Azerbaycan tarafından harbin siyasi hedefinin çok iyi tespit edilmesi gerekmektedir. Bize göre siyasi hedef “İşgal altındaki Azerbaycan topraklarının ve Karabağ’ın geri alınmasıdır”. Azerbaycan’ın burada dikkat edeceği konuların başında; Paşinyan’ın bir türlü görevinden ayrılması ve Karabağ’ın yarısından fazlasını ele geçirdiğinde bir dış müdahale ile karşılaşabileceğini gözönünde bulundurmasıdır.
Savaşın süresi
Azerbaycan sahip olduğu ekonomik ve askeri gücü ile topraklarını geri alıncaya kadar savaşı sürdürme kabiliyetine sahiptir. Azerbaycan topraklarını ne kadar sürede geri alabilir? Bu konuda bir öngörüde bulunmak için her iki tarafın cephedeki güçlerini ve yerleşmelerini bilmemiz gerekir. Ancak her iki ülkenin ana ekonomik ve askeri göstergeleri arasında bir mukayese yapıldığında Azerbaycan’ın açık ara önde olduğu ve bu siyasi hedefine dış müdahale olmadığı takdirde kolaylıkla ulaşabileceğini söyleyebiliriz.
Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri şu ana kadar halkla ilişkiler faaliyetleri ile Kamu Diplomasi kurallarını bilgi çağı gereklerine göre çok iyi uygulamaktadır. Her gün Azerbaycan Savunma Bakanlığı’ndan Yb. Rütbesinde bir subay yerli ve yabancı basını bilgilendirmekte, dış ülkelerdeki misyon temsilcileri tarafından muhataplarına bilgilendirmeler yapılmakta, sosyal medya aktif ve pozitif anlamda kullanılmaktadır. Böylelikle Ermenistan tarafından yapılmak istenen kara propoganda ve olumsuz yalan haberler önlenmekte, psikolojik bir üstünlük sağlanmaktadır. Bu uygulamanın sonuna kadar bu şekilde yönetilmesine dikkat çekilmektedir.
Ermenistan tarafından son günlerde Azerbaycan’ın iç bölgelerine füze saldırıları yapılmaktadır. Burada meydana gelen sivil can ve mal kayıpları görsel olarak kayıt altına alınarak, hukuki bir talep olarak Ermenistan’dan talep edilmelidir. Ayrıca ele geçirilen bölgeler yine aynı maksatla görsel olarak kayıt altına alınmalıdır. Böylelikle çatışmanın sonunda Ermenistan’ın uluslarrası yargı önünde hesap vermesi şimdiden tüm dünyaya ilan edilerek, Ermenistan’ın bu tür eylemlerde bulunmaması için caydırıcılık sağlanabilir.
Dikkat çeken diğer bir konu ise ele geçirilen bölgelerde muhtemel tuzaklanmış patlayıcılar ve patlamamış mühimmatların durumudur. Özellikle tuzaklanmış patlayıcı konusu PKK’nın çok sevdiği ve uzman olduğu kalleş bir metoddur. Basında çıkan PKK/YPGlilerin Ermenistan’da bulunduğuna dair çıkan haberler gözönünde bulundurulduğunda bu konuda dikkatli olunmalıdır.
Sonuç olarak yaklaşık 10 gündür devam eden çatışmalarda Azerbaycan ve Ermenistan’ın stratejik, bölgesel ve diğer etkenler gözönünde bulundurulduğunda mevcut durumun aşağıda belirtilen tabloda değerlendirildiği gibi olduğu öngörülmektedir. Tablodan da anlaşılacağı gibi Azerbaycan yakaladığı bu tarihi fırsatı sonuna kadar kullanarak, amacını elde edebilecektir. Bu konuda tek yapması gereken harekatın momentumunu artırarak hız kazanmasıdır.
Mehmet Sadik Akyar
Girnə Amerika Universitetinin (GAU) yardımçı dosenti,
GAU Beynəlxalq Diplomatiya Məktəbi və Təhlükəsizlik Araşdırmaları Mərkəzinin rəhbəri